Asıl adı Şemsettin Muhammed Tebrizi’dir. Kısaca Tebriz’in güneşi anlamına gelen Şemsi Tebrizi denilmektedir. Yaygın bir söylentiye göre Ebubekir Selebaf isimli bir şeyhin öğrencisiydi. 1244 yılında Konya’nın ünlü Şeker Tacirleri Hanı’na baştan aşağıya karalar giyinmiş bir gezgin olarak geldi. Gezici bir tüccar olduğunu beyan ediyordu. Bir aradığı vardı. Hacı Bektaş Veli’nin Makalat günümüz Türkçesi ile Sözler adlı kitabında da bahsi geçmektedir. Şems aradığını Konya’da bulacaktı. Yüreği böyle söylüyordu. Mevlana‘nın ders saati bitince İplikçi Medresesi’nde, Mevlana‘yı atının üzerinde danişmentleriyle birlikte buldu. Atının dizginlerini tutarak sordu.

– Ey bilginler bilgini, söyle bana, Muhammed mi büyüktür yoksa Beyazid Bistami mi?
– Bu nasıl sorudur? O peygamberin sonuncusudur. Onun yanında Beyazid Bistami’nin sözü mü olur?
– Neden Muhammed “Kalbim paslanır da bu yüzden Rabb’ime günde yetmiş kez istiğfar ederim” diyor da, Beyazid, “kendimi noksan sıfatlardan uzak tutarım, cüppemin içinde Allah’tan başka varlık yok’ diyor; buna ne dersin?
– Muhammed her gün yetmiş makam aşıyordu. Her makamın yüceliğine vardığında önceki makam ve mertebedeki bilgisinin yetmezliğinden istiğfar ediyordu. Oysa Beyazid ulaştığı makamın yüceliğinde doyuma ulaştı ve kendinden geçti, gücü sınırlıydı. Onun için böyle konuştu.

Şems, Mevlana‘nın cevapları karşısında Allah Allah diye haykırdı. Kucakladı. Oradan birlikte bir odaya girdiler ve halvete yani iki kişi hiç kimseyle görüşmeden inzivaya çekildiler. Kimisine göre 40 gün, kimisine göre 6 ay halvette kaldılar. Bu süre boyunca Mevlana‘da büyük değişikliler oldu.

Mevlana artık eski alışkanlıklarından vazgeçmişti. Vaazlarını, görevlerini, derslerini terk etmişti. Dostlarını, müritlerini aramaz olmuştu. Tabi, insanlardan bu hal vaziyet hoş karşılanmadı. Konya’nın her kesiminden Mevlana‘ya karşı itirazlar, isyanlar gönüllere düşmeye başlamıştı. Kimdi gelen bu derviş? Mevlana‘yı halktan soğutan bu kişi kimdi? İnsanların gönlünde bu kıskançlık o dereceye vardı ki artık Şemsi Tebrizi’yi ölüm ile tehdit derecesine bile vardı. Bu duruma oldukça üzülen Şems, Mevlana‘ya Kuran’dan bir ayet okuyup 1245 yılında bir gece habersizce Konya’yı terk etti. O ayet ise Kehf süresinin 78. ayetiydi.

İşte bu, sen ile ben’in arasındaki ayrılıktır.

Türkçe karşılığı buydu. Tebrizi’nin gidişinden sonra Mevlana çok etkilenmiş, yemeden içmeden kesilmişti. Çok üzülmüştü. Artık büsbütün insanlarla ilişkisini kesmişti. Mevlana dört bir yana ulaklara göndertip Şemsi aratma çaresine başvurmuştu. Mevlana hayranı insanların bir kısmı Tebrizi’ye karşı özrünü belirtiyor, bir kısmı ise büsbütün iyice kinleniyordu.

Sonunda Şemsi Tebrizi’nin Şam’da olduğu öğrenildi. Mevlana‘nın oğlu Sultan Veled ile birlikte bir heyet Tebrizi’yi alıp getirmek üzere Şam’a gitti. Mevlana‘nın Şemsi Tebrizi’ye yazdığı gazeller sunularak ikna edilmeye çalışıldı. Şemsi Tebrizi ikna olarak Konya’ya geri döndü. Halk ile arasında kısa süreli bir barış gözle görülür şekilde hissedildi. Mevlana ve Şems eski düzen devam ettiler.

Şemsi Tebrizi karşıtları Mevlana‘yı Şems’ten uzak tutmaya çalışıyorlardı. Şems geldiğinden beri, ders ve vaazlardan mahrum kaldıklarını, Mevlana‘nın sema ve raksa İngiliz diliyle dansa başladığını, fıkıh bilginlerinin kıyafetlerini terk edip, Hint alacası renginde bir hırka ve bal renginde bir külah giydiği için kızıyorlardı. Yalnız bu sefer Tebrizi karşıtları arasına Mevlana‘nın oğlu Alaeddin Çelebi’de dahil olmuştu.

Sonunda sabrı iyice tükenen Şemsi Tebrizi;

bu sefer öyle bir gideceğim ki, nerde olduğumu kimse bilmeyecek

diyerek 1247 yılında bir gün ortadan kayboldu. Lakin Eflakin, Tebrizi’nin kaybolmadığını, aralarında Alaeddin Çelebi’nin de bulunduğu bir grup tarafından öldürüldüğünü ileri sürer.

Sultan Veled’in iddiasına göre Mevlana deliye dönmüştü ancak geleceğinden ümidini keserek insanlarla hali hazırda olan ilişkilerine geri dönmüştür. Dersler, vaazlar vermeye başlamıştır.

Şemsi Tebrizi’nin mezarı Hacı Bektaş Dergahı’nda diğer Horasan Alperenleri arasındadır.

Şemsi Tebrizi ile ilgili hikayeleri, Elif Şafak’ın kaleminden Aşk isimli kitapta bulabilirsiniz.

2 YORUMLAR

  1. 27 Ekim 2018, tarih ve o günü değerli kılan fevkalâde bir zaman ve yalnızca onu takip eden kırk gün sonrası yaşananlar. Eserin yönlendirdiği Google arama yönü not defterimde beni yeniden içinden çıkılamayan kuyunun diplerine itti adeta, binbir neşeyle, kahırla.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız.
Lütfen buraya isminizi giriniz.