Karanlık, var olan ışığın yoksunluğunun sebebi…
Koşarak sahibinden kaçan kiralık muhafızın sebebi de aynı, sadakatten yoksunluk…
Saat gece yarısına varmak üzereydi. İşi öldürmek ya da daha masum şekliyle muhafaza etmek olan kişilerin gerçek isimleri bilinmezdi genellikle. Suyla’da saklardı kimliğini. Şu an aklını kurcalayan tek şey karanlık ormanda pek gideni olamayan mezarlığa yollanmaktan, sureti belli olmayan yaratıklardan çok, kendisini kiralayan barbardan kurtulma hesaplarıydı. Titriyordu. Soğuktan mı yoksa korkudan mı bilemiyordu şu an. Gecenin sessizliğini yere düşerken canının yandığını belirten sesler oldu. Ormandan çıkmıştı. Mezar hırsızlarının eşelediği bir kabre yuvarlanarak saklandı hemen. Burası geniş ağaçsız bir araziydi. Mezarlığın terk edilmiş olduğu çarpık yıkık mezar taşlarından, bozulmuş mezarlardan belli oluyordu. Havada hafif sis ve ayaz vardı. Ürkütücü görünüyordu kabristan. Barbarın korkup gelmemesini umuyordu. Aslında buraya gelmek zorunda kalmıştı. Suyla azda olsa nefes alabilme şansı bulabilmişti burada. Arkasına dönüp mezar taşının ardından gizlice o herifi arıyordu. Ortalıkta çıt yoktu. Ses olmaması barbarın peşini bırakması rahatlığıyla derin bir nefes almıştı Suyla.
Tekrar sırtını mezar taşına vermek istedi. Ama yapamadı. Bağırmak istedi. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Önünde koca bir kemik yığını vardı. Hemen cesaretini topladı. Ayağa kalktı ve elini hançerine atmasıyla iskeleti parçalaması bir oldu. İskeletin işini bitirdiğinden emin olmak istediğinden gözlerini ondan ayırması uzun sürdü. Bu arada iskeletin kemiklerinin gereğinden fazla beyaz olduğunu fark etti. Gerginliğinin geçmesini beklerdi ama ikiye katlandı. Barbarın o iğrenç kahkahası ayak sesleriyle birlikte yankılandı. “Seni gördüm güzelim” diye seslendi muhafızına.
Suyla hızla ve bir o kadar çeviklikle arkasına dönerek yayıyla okunu gergin bir halde hazır etmişti. Biraz bekledi olur da geri döner diye ama barbar ona doğru yürümeye başladı. Tek eliyle koca bir baltaya hükmedebiliyordu barbar. Neredeyse dev gibiydi. Suyla sözcüklerin boşa bir çaba olacağını düşünerek sesini çıkartmadan okunu bıraktı. Barbarın kalkanına saplandı ok. Bedenini saklayabilecek kadar endamlıydı.
Bir ikincisini denedi Suyla, üçüncü, dördüncü ama hiç biri barbarın ona doğru yürümesini etkilemiyordu. Suyla korkmaya başlamıştı artık. Kaçabileceğini de sanmıyordu. Yardım edin diye bağırdı. Bir gürültü koptu barbarın bir kaç adım ötesindeki mezarlardan. Dört iskelet Suyla’nın yardımına koşar gibi mezarlarından belirmişlerdi. Barbar irkildi bir an. Geriye doğru küçük bir adım attı. Baltasını saldırı için hazırlıyordu ki, gördüğü kendisine doğru gelen mavi ışığın etkisiyle yere yığıldı. Yığıldı ve bir daha kalkamadı.
Suyla sevinse mi yoksa bu lanetli yerde bulunduğu için üzülse mi bilemedi. İskeletlerin kendisine zarar vereceğini düşünerek okunu fırlattı birisinin kuru kafasına. Kendinden emin adımlarla barbara doğru yürümeye başladı. Bir diğerini yayıyla halletti. Diğer ikisini de tek hamleyle hançerleriyle darmadağın etti. Barbara doğru eğildi. Kafasını taşa vurmuştu. Kanlar içindeydi. Geberdiği için mutluydu Suyla. Hemen ceplerini kurcalamaya başladı. Cebindeki altın ve sikkeleri aldı. Asıl aradığı geçmişine dair tek hatırası olan kolyesini diğer cebinde buldu. İğrenen gözlerle baktı son kez eski sahibine.
Arkasını döndü mavi ışığın geldiği yöne baktı. Bir adam gördü gölge misali. Adam yerden eşyalarını alıp, doğruldu. Eşyaları düzeltip, kasabaya doğru yollandı hiç Suyla yokmuş gibi. Ağaçlar arasından çıkınca sureti belirdi. Başının ortası kel, kenarlarındaki saçlarda bir o kadarda uzundu. Sakalı bıyığı yoktu. Görünüşü yaşlı birini andırıyordu. Kalıplı değildi ama bayağı çok kalkan yüklenmişti sırtına. Kemerinde iki tane kılıç ve bir kaç şişe vardı. Üzerinde pek kaile alınacak değerli zırh giymemişti ama kemeri güzeldi. Ay ışığında parıldıyordu. Kenarında garip simgeler fark etti. Yoldan gideceğe benzemiyordu yaşlı adam. Suyla peşine koştu hemen. Bir büyücü olmalıydı. Teşekkür etmek istiyordu yardım ettiği için. Aslında kim olduğunu merak ediyordu.
Sonraki bölümü okumak için tıklayınız.
‘Beni kurtardığınız için teşekkür ederim efendim’ dedi sessizce. Suyla yaşlı adama kim olduğunu sormak istiyordu ama bir türlü yapamıyordu. Yaşlı adam kemerindeki şişelerden birini çıkarıp birkaç yudum içti. Yorgun görünüyordu çok uzun süredir yürüdüğü belliydi. Karanlık ormanda yürüdüler. Ayın ışığı onlara yol gösterir gibiydi. Ansızın Suyla adama kim olduğunu sordu. Adam büyücü olduğunu söyledi ve ilerideki kasabaya gittiğini söyledi. Suyla da eskiden bir büyücüydü. Olacak şeyleri önceden görüp insanları uyarıyordu. Ancak bu gücünü yıllar önce kaybetmişti. Karanlık Büyücü Akasha ona bu gücü sağlayan gözünü çıkarıp kendisi kullanmaya başlamıştır. Suyla bunu ondan geri almak istiyordu ancak nasıl yapacağını onu nerede bulacağını bilmiyordu. Ormanda hiç konuşmadan yürüdüler. Sabahın ilk ışıklarıyla kasabaya geldiler. Burada bir han tuttular. Hancı onlara odalarını gösterdi. İkisi de öyle yorgundu ki o eski sert rahatsız yatak bile onlar için kuş tüyü gibiydi. Bir süre uyuduktan sonra kapı hızla çarpılarak açıldı. İkisi de sıçrayarak uyandılar.
[…] Kabristanda […]
ismail; bir konuda uyarım olsun. Henüz tam olarak okumadım yazılarını ama belli ki kalite bir anlayış hakim. Ama sıradan illa mal sattırmak isteyen sitelerin düştüğü tuzağa düşmüşsün. Her sayfayı açınca soldan şunu da öneririz penceresi çıkıyor. Onu en kısa zamanda iptal et. Hiç yakışmıyor.Fena dikkat dağıtıyor. Benim bütün okuma hevesimi aldı. Daha sonra bakarım, düzeltilmişse okumaya devam ederim i.a.
Bu güzel eleştiriniz için çok teşekkür ederim. İlk fırsatta düzelteceğim.