Kalabalık bir şehirde doğup büyüyen bir genç, bir sebep sonucunda tanıştığı köylü arkadaşını yaşadığı yere davet eder. Şehrin en güzel yerlerini gezdirir arkadaşına. Çok kalabalık bir cadde de yürüyorlarken köylü aniden durur. “Cırcır böceğinin sesini duyuyor musun?” diye sorar. Şehirli çocuk gülerek, “şehrin en kalabalık caddesindeyiz, bu gürültüde cırcır böceğinin sesi duyulmaz ki! Arabaların egzoz sesleri, korna sesleri, insan gürültüleri vardır buralarda. Sen herhalde köyünü özledin” der.
Köylü bir yandan arkadaşını dinlerken bir yandan da yolun karşısına geçer. Bir dakika der. Dev binaların arasında çalılık vardır. Çalılıklara elini uzatır. Cırcır böceğini avucunun içine almıştır. Arkadaşına gösterir.
Arkadaşı şaşırır. “Bu kalabalıkta, bu gürültüde cırcır böceğinin sesini nasıl duydun? Helal olsun, sende de amma kulak varmış” der. Köylü genç arkadaşının bu sözlerine karşılık, “insan önem verdiği şeyin sesini, her nerede olurlarsa olsunlar, kalabalıklar arasında bile duyarlar” demiştir. Ardından arkadaşından biraz demir para ister ve konuşmaya devam eder.
“Bak, şimdi sana bunu ispat edeceğim” der ve elindeki bozuk paraları, insanların bulunduğu tarafa doğru atar. Paralar yere düşünce şangır şungur ses çıkartır. Sesi duyan kuru kalabalık hemen ellerini ceplerine götürür ve arkalarına dönerek yere bakarlar. Köylü genç arkadaşına dönerek “Gördün mü?” der. “İnsan önem verdiği her şeyin sesini, kalabalıklar arasında bile duyar” der.
Nice work on the new website! Submit it to our directory and reach a wider audience.